Bugüne kadar yazılarım, toplumu izleyerek elde ettiğim çıkarımlar ve yaşadığım deneyimlerden yola çıkarak oluştu. Yazma ihtiyacım, tıpkı su içmek gibi bir ihtiyaç ve aynı zamanda ardımda yönlendirici bir değer bırakma arzusundan kaynaklanıyor.
Son zamanlarda, özellikle ikili ilişkilerimde, hızlı tüketim anlayışının hakim olduğunu gözlemliyorum. Duygularımızın hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Örneğin, heyecanla verdiğimiz bir siparişimiz var ve uzun zamandır almak istediğimiz bir şey var. Satın aldığımızda, tıpkı bir köpeğe mama verildiğinde yaşanan heyecan gibi, mamayı kaba koyana kadar süren bu heyecan, elimize geçince bir anda sönüp gidiyor.
Günümüzde kapitalist sistemin ve teknolojinin hızla ilerlemesi, tüketim çılgınlığına yol açıyor. En tehlikelisi ise duyguların ikili ilişkilerde adeta fast food gibi hızla tüketilmesi maalesef. İnsanlar, ilişkilerinde derinlik yerine yüzeysel ve geçici tatmin arayışına giriyorlar. Bu da duygusal bağların zayıflamasına ve ilişkilerin kısa ömürlü olmasına neden oluyor.
Agah Aydın’ın bir videosunda dediği gibi “Tarihte en çok suçlanan iki şey vardır. Biri şeytan bir diğeri de kapitalist sistemdir” diye. Baktığınızda gerçekten de böyle bir durum söz konusu ancak ne şeytan sizi dürter ne de kapitalizm sana onu aldırır. Sen yapar, sen alırsın. İnsan suçlu hissetmemek veya rahatlamak için suçunu atacak birini arar sürekli.
İkili ilişkilere dönecek olursak eğer. Bu çağda insanlar, birbirlerini tanımak için çeşitli çabalar sarf ediyorlar, ancak tanıdıktan sonra bir süre sonra soğumamı deriz, tatmin duygusuyla şu anda popüler olan tabiriyle “Ghosting” yapıyorlar.
Eğer duygulara önem veren ve insani değerleri yüksek tutan biriyseniz, benim gibi bu durumların farkına varırsınız. Bu sebeple sürekli olarak kendinizi geliştirmeli, ruh sağlığı için çalışmalı ve dikkatli davranmalısınız. Zihin sağlığımız birçok şeyden daha değerli. Kendini geliştiren insanlar, bu tür durumlarla karşılaşma ihtimalini minimize ederler. Böylece az yara alarak bu süreçten çıkabilirler.
Ancak, duygular konusunda rastgele davranan ve ne yazık ki kendini henüz keşfetmemiş kişiler, ne yaptıklarını tam olarak bilmiyor olabilirler. Yaşı ne olursa olsun, günün sonunda hayatlarında anlam veremedikleri, kendilerinin de tarif edemediği bir eksiklik duygusuyla baş başa kalabilirler. Umarım ki bu kişiler ve bizler, hayat yolculuğumuzu tamamlarken aradıklarımızı bularak sonlandırırız. Köklenmeden, hayat ağacının manasını kaybetmeden veya bilmiyorsak öğrenerek sınavımızı veririz. Hepimizin mutlu olmaya ihtiyacı var. Ancak öncesinde ruh ve akıl sağlığımız için elimizden geleni yapmalıyız.
Günün sonunda ruha şifa niteliğinde olan “Bab’Aziz” filmini öneriyorum. Lütfen bu hızlı tüketim furyasına kapılmayın. Kendinizi sevin ve hayatınıza güzel bakın.